Σάββατο 3 Σεπτεμβρίου 2016

OSMANLI'DA TÜRK VE RUM MILLETLERİ

OSMANLI’DA MİLLET SİSTEMİ – YUNANLILIK VE TÜRKLÜK Son zamanlarda sürekli milliyetçi akımlara kurban edilmiş milletler hakkında yazılar okumakla birlikte bu yazıyı yazmaya kendimi zorunlu hissettim. Bu konuda hem Türkler hem de Yunanlar kendilerine göre bazı kavramlara kendi diledikleri anlamları giydirirken aslında yaptıkarının tarihi bir hata olduğunun farkındalar mı? İki halkın da ortak düşmanı olan Osmanlı İmparatorluğu’nda millet sistemi bizim bugün yorumladığımız gibi mi oluyordu? Veya millet dediğimiz şey bugünün standartları ile aynı mıydı? Osmanlı İmparatorluğu’nda millet yapısı dini yönelimlere göre düzenlenmiş ve milletbaşı olarak da o dinin en büyük karar makamı atanmıştı. Osmanlı’da 4 millet yapılanması vardı. Bunlar; Müslümanlar, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler’di. Ama tek etnik millet yapısı Ermenilerdi. Buna rağmen Ermeniler’in içinde de Türkçe veya başka diller konuşan topluluklar vardı. Buna örnek olarak Ermeni harfleri ile yazılmış Türkçe kitaplar gösterilebilir. Bu kitaplar bugün bu yazıma bir destek sağlıyor. Tabi bazı resmi olmayan görüşlere göre bu insanlar zorla Ermenice veya Yunanca konuşmaktan uzaklaştırılmış ve Türkçe konuşmaya zorlanmışlardır. Ancak bugün bizim için örnek olan kaynaklar aynı bölgelerde Ermenice veya Yunanca konuşan topluluklar olduğunu gösteriyor. Konumuza dönecek olursak, bu yazıda asıl inceleyeceğimiz konu Yunanlılık ve Türklük kavramlarının yoğurmaya çalıştığı Rumluk kavramı. Rum kelimesi Romalı kelimesinden çıkıyor ( Ρωμαίος – Ρωμιός). Doğu Roma İmparatorluğu’nda (Bizim ve bir çok halkın Bizans diye bildiği) bu kavram Roma İmparatorluğu halkı demekti. Yani, halkı Ortodoks mezhebine bağlı Romalılar! Osmanlı İmparatorluğu’na geldiğimiz zaman ise Ortodoks mezhebine bağlı bütün halklar İstanbul’daki Rum Patrikhanesi’ne bağlı Ortodoks mezhebine bağlı Osmanlı halkı olarak adlandırıldı. Bu halklar; Yunanlar, Bulgarlar, Romenler, Sırplar, Arap Ortodoksları, Ermeni Ortodoksları (Ortodoks olan Ermeniler genelde Erzincan/Eğin bölgesinde yaşıyordu), Karamanlılar vs. idi. Bu halkların hepsi Rum olarak bilindi. Yunan diline Rumca denmesinin sebebi ise milletbaşılığın dilinin Yunanca olması idi. Aslında ne böyle bir dil ne de böyle bir ırk var. Bu millete bağlı halklar Rum dile adlandırılmakla birlikte her biri kendi dilini konuşmakta idi. Ama milliyetçilik akımlarına geçilen 19. Yüzyılda artık bu kavram etnik bir toplumu belirtmek için kullanıldı. Bu yüzdendir ki Osmanlı toplumları içinde gerçekleşen ayaklanmalar sadece devlete karşı değil aynı zamanda patrikhaneye karşı yapıldı. Bunun en güzel örneğiher toplumun kendi kilisesini kurmasıydı. Rum kavramı artık İstanbul’a ve Osmanlı’da kalan Ortodokslara kaldı. Ama 1900’lerden sonra Yunan milliyetçilik akımlarına alet edilen Patrikhane artık Rum Patrikhanesi’nden daha çok Yunan Patrikhanesi’ne dönüştürüldü ve oraya bağlı bütün halklara Yunanlılık öğretileri yapılmaya başladı. Hay – Horom denilen toplum Ermenilerin baskısıyla Ermenice konuşan Yunan halka, Karamanlılar denilen ve Türkçe konuşan Ortodoks halk da Türkçe konuşmaya zorlanmış Yunan halka dönüştürüldü. Bu teoriler büyük oranla hala halkların dilinde. Olayın Osmanlı ayağına gelince, şunu görüyoruz. Türklük bilinci Osmanlı’ya 1900’lerden sonra geldi. Ama daha öncesinde bir Osmanlı tebaası Türk’e Türk demek, ve Osmanlı tebaası, Yunan anadilli bir Rum’a da Yunan demek büyük bir terbiyesizlikti. Zira Türk kelimesi köylülük ve cahillikle, Yunan kelimesi de putataparlıkla özleştirilmişti. Bunun için en güzel örnek Yunan ayaklanması için en önemli önderlerden biri olarak gösterilen Aziz Kosmas gösterilebilir. Bir öğretisinde “ Siz Yunan, saygısız ve sapkın değil ama pek saygılı Ηristiyan Ortodokslarsınız” demiştir (Διδαχαί Α. ). Aynı olayın Türk ayağına gelirsek bizzat Osmanlı Hanedan mensubu birinin Türk değil de Osmanlı olduğuna dair söylemiydi ( Son Osmanlılar Belgeseli 4. Bölüm – Murat Bardakçı). Son olarak, milliyetçilik teorilerimiz içinde bir sürü masal saklarken, bir zamanlar bu masalların çürüyeceğini düşünmeyen önceki nesiller aynı zamanda bize şöyle bir söz bırakarak aslında bizzat bu sözün gerçeği içine kendileri düştüler. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar... Ve bugün gelişen teknoloji ve internet aracılığıyla edindiğimiz kanıtlarla bu masallara sadece acı şekilde gülüyoruz... Lafın kıssası şudur : Rum kelimesi Yunan demek değildir. Rum olmak Yunan olmakla bir değildir. Yunan Rum birliğinin bir parçasıydı ama Rum birliği Yunanlılığın bir parçası değildi. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde Rum, Yunanistan dışında yaşayan Yunanlılara deniyor dediğinde 80 yıldır biz de bu yalanın bir parçası olduk.