Παρασκευή 28 Ιανουαρίου 2011

Türk Ortodoks Patrikhanesi Girişimi ve Getirdiği Sonuçlar



1-Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulması fikri ne zaman ortaya çıktı?


Bir Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulması fikri Osmanlı dönemlerinden beri olan bir hayaldi. Bülent Atalay’ın “Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin Siyasi Faaliyetleri” kitabına göre, bu fikir ilk defa Sultan II.Abdulhamit devrinde ismi belli olmayan bir şahıs tarafından, bizzat Sultan’ın kendisine gönderdiği bir mektupta, Anadolu’da bir Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulmasının büyük bir gereklilik içerdiğine dair bilgiler sunmasıdır.

Ancak en somut hale daha sonraki zamanlarda gelir ve daha yapıcı adımlar atılır.

Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulması fikri 1917’de Yunanistan’ın, Osmanlı İmparatorlugunun karşı tarafında Birinci Cihan Harbine girmesiyle birlikte 2 ülkenin arasındaki ilişkilerin kesilmesiyle gelişir. Bu konuda yapılmak istenen, konum dolayısıyla Yunanistan’la ilişki içerisinde olan Rum Cemaati’nin bulunduğu merkezi noktalara uzak olan Ortodoks Cemaati “Türk” kimliği altında örgütleyip, Yunanistan’ın ülke içindeki Ortodokslar üzerinde oluşturmaya çalışacağı birliği bozmak olabilir. Ancak Birinci Cihan Harbi’nin kaybedilmesiyle beraber bu oluşum fikri henuz temelleri atılmadan kaybolur.

İkinci defa Ankara Yönetimi* tarafından gündeme gelen “Türk Ortodoks Patrikhanesi ” kurulması fikri, yeni meclis tarafından araştırılır. Tabi buradaki amaç ta Anadolu’da yaşayan Ortodoksların, İstanbul Patrikhanesi ile olan ilişkilerini kesmek ve “Milli Mücadele’ye” katkılarını sağlamaktır. Buradaki ayrı bir sebep “Türk-Yunan” cephesi sırasında, Gayri Müslim Cemaatlerin Milli Mücadele’ye karşı ayaklanmalarını veya Yunanistan taraftarı politika izlemelerini engellemek amacıyla kurulması için temel hazırlanmış olabilir.

Bu fikrin görüşülmekte olduğu bir dönemde, Adalet Bakanlığı’nın “Türk Ortodoks” Cemaatinin, İstanbul Patrikhanesi ile olan her türlü ilişkisini yasaklaması tesadüf olmamakla beraber, bu tür girişimlerin “Vatana İhanet” olarak adlandırılması zaten Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin ve cemaatinin neden yoktan varedildiğini gösteriyor. Tam bu zamanda getirilen bazı yasaklamalarla, İstanbul Patrikhanesi’nin propaganda alanı olabilecek yüksek sayıdaki Rum okulu Papa Eftim adında ve Türk Ortodoks hareketinin baş destekçilerinden biri tarafından kapatılır. Bu okulların öğrencileri, yani Türk Ortodoksları’nın çocukları Türk okullarına gönderilerek, yeni kimlikleri ile tanışmaları sağlanır.

Olaylara bir de kendisine Türk Ortodoks diyen cemaatin gözünden bakarsak, şu sorular aklımıza gelebilir;

1- Olayların II.İnönü savaşından sonra hızlanması ve cemaatin bu yeni düzene sıkı sıkıya bağlanmasının ideolojilerden farklı başka sebepleri var mıydı?

2- Papa Eftim Karahisaridis’in bu olaylardaki yetkisini aşan işlere girişmesinin sebebi tam olarak neydi?

3- Türk Ortodoks Cemaatinin hazırlanmasında ve halkın buna adapte olmasındaki en büyük sebep gelebilecek tehlikelerden korunmakmıydı?

2-Papa Eftim Kimdir?

Papa Eftim’in kim olduğuna dair çok söylentiler vardır. Bir kısım söylentiler, kendisinin Patrik olma hevesiyle bu olaylara giriştiğini, bir kısmı da Türk-Yunan Savaşından kaynaklanabilecek zararlardan halkını korumak için bu işlere giriştiğini söylerler. Bülent Atalay’a göre 1884 yılında Yozgat’ın Akdağmaden ilçesinde doğmuş ve gençliğinden itibaren dini konularla hep ilgili olmuştur. Yirmi iki yaşında Cemaatinin Ruhbanı olur. 1918 yılında ise Keskin Metropoliti olarak atanır. Ortodoks dini ritüelleri düşünüldüğünde bu olanaksız bir şeydir. Bilinen bir nokta da Papa Eftim’in evli ve beş çocuk sahibi olduğuydu. Elçin Macar’ın “Cumhuriyet Döneminde İstanbul Rum Patrikhanesi” kitabına göre Papa Eftim 1918’de Keskin’de Papaz olarak dini görevine başlar. Ancak başlangıçta Milli Mücadele’de değil de tersi bir oluşumda yer aldığını ve bizzat kendisinin Patrikhane iletişim kurmasıyla İtilaf Kuvvetlerinin bölgeye gelmesini talep eder. Papa Eftim’in yön değiştirmesindeki sebep şöyle gelişir: Keskin bölgesindeki iki Papazın birbirleri ile olan sebebi belirsiz mücadele sonucunda, Papa Eftim Patrikhane desteğini kaybeder. Ve sonradan Müslüman olmuş Keskin eşrafından birinin Papa Eftim’in Milli Mücadele içinde Anadolu Hristiyanlarını birleştirici Rol oynayağını belirtir. Mustafa Kemal Papa Eftim’i Ankara’ya davet eder. Ve böylece Papa Eftim’in Serüveni başlar. Papa Eftim bundan sonra desteklediği 1919 seçimlerine katılımı ve kendi etrafındakileri bu seçimlere katılmaları yönündeki girişimleri seçimleri protesto eden İstanbul Rum Patrikhanesi’nin pek hoşuna gitmez. Bunun üzerine Patrikhane zamanın İstanbul Hükümetine başvurarak Papa Eftim’in İstanbul’a getirilmesini ister. Ancak hizmetlerinden dolayı Papa Eftim’i Ankara Valiliği İstanbul’a göndermez.



3- Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin Somut Halde İşler Duruma gelmesi

Bir Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulması fikri de Ankara Yönetimi tarafından dile getirilir ve II.İnönü Savaşı’ndan sonra bunun için Ankara Yönetimi Hükümet bazında araştırmalar yapıp konuyu resmi düzeyde görüşmeye başlar.Özellikle, konu 1 Mayıs 1921’de Bakanlar kurulunda görüşüldükten sonra kabul edilir. Bunun üzerine Ankara Yönetimi, İstanbul’dan çağırdığı bir takım kişilerden görüş öğrenip işlemi uygulamaya geçer. İstanbul’dan gelen bilirkişilere göre Anadolu’da yaşayan ve Türkçe konuşan bu cemaatin esasen Türk olup, Ekümenik Patrikliğin altında kalan diğer halklar gibi Helen Kültürü ile bütünleştiklerini anlatır. Bu olaylardan bir kaç ay sonra Adalet Bakanı’nın şu söylemi dikkati çekmektedir. “Bir Türk Ortodoks Patrikhanesi Kurulması kanunu meclisin gündemindedir ve bununla hedeflenenin bütün dünyaya Anadolu’da Türk’ten başka bir ırkın bulunmadığını göstermektir. “ Demek oluyor ki gerçekte bu Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulumu fikri tamamen ideolojilere ve Hristiyan Cemaatleri de Milli Mücadele’ye dahil etme kurallarına dayanıyor.

Adalet Bakanlığı bu işlemin Barış Görüşmeleri başlamadan tamamlanması amacıyla Papa Eftim’i Ankara’ya davet eder ve burada işlerini yönlendirmesi için bir Ruhani Merkez kiralaması için kendisine destek verilir.

Papa Eftim böylelikle Türk Ortodoks Kilisesi’ni kendi bünyesinde örgütlemeye başlar. Dini görevlilerde bazı şartlar arar. Dini kıyafet giymemelerini ister. Kendisi de aynı kurallara uyar. Diğer kiliselerle iletişim kurar.

Bir süre sonra Kayseri’de geçici bir kurul kurulur ve Anadolu’nun çeşitli yerlerine sürgün edilmiş Metropolitler buraya gelmeye zorlanırlar. Hemen hemen hepsi bu oluşumu desteklerler. Biraz Emr-i Vâki olmakla beraber 21 Eylül 1922’de Türk Ortodoks Patrikhanesi resmen kurulur. 23 Eylül itibari ile Anadolu Ortodoksluğu adına bir gazete de yayına konulur.



Bülent Atalay’a göre; Papa Eftim, Mondros Mütarekesi’nden sonra Patrikhane ile ilişkilerini dondurup bir yıl sonra tamamen kesmişti. Böylelikle Papa Eftim için bir Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulması, hem Fener’in yıkıcı propagandalarından cemaati uzak tutacaktı hem de Türk Ortodokslarının mücadelesini sağlamlaştıracaktı. Bu taleplerini hükümete bildirip bunun resmileştirilmesi için hükümetin de desteğini istediler. Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleşen görüşmelerden sonra Adalet Bakanı Refik Şevket Bey bunun mümkün olduğunu belirtir. Türk Ortodoksları da Meclise gönderdikleri telgraf ve imzalarla, Fener Patrikhanesi’nin kendilerini ifade etmediğini ve bu sebeple bir Türk Ortodoks Patrikhanesinin kurulmasının ihtiyaç olduğunu belirtiyorlardı. Aynı zamanda uluslararası alanda yapmış oldukları duyurularla, Türkiye’den başka bir devletin himayesini tanımadıklarını tüm dünyaya ilan ediyorlardı. Aynı zamanda Papa Eftim zamanla yayınladığı bildirilerde Ankara Yönetimi’ni desteklediğini ve Cemaatini de Ankara Yönetimi’nin yanında yer almaya davet ediyordu. Papa Eftim, kiliselerin politikaya alet edilmemesi gerektiğini vurgulayarak Fener Patrikhanesi’nin siyasetle uğraşmasının herkese zarar vereceğini duyuruyordu.Anadolu’da yaşayan Hristiyanların temsilcisinin Türk devleti olduğu her fırsatta dile getiriliyordu.



Bu sırada Fener Rum Patrikhanesi, kurulmaya çalışılan Anadolu Patrikhanesi’ni tanımayacaklarını ifade ederek bu soğuk savaşa bir boyut getirmeye çalışırken, Ankara Hükümeti bu patrikhanenin cemaatlerden gelen istekler doğrultusunda kurulduğunu belirterek devlet desteğiyle değil de cemaatin isteği ile kurulduğu yönünde bir açıklama yaparak olaylara bir yön verdi.



1922 yılının Temmuz ayında bir milletvekilinin yaptığı açıklamada Türk Ortodoks Patrikhanesinin aciliyeti belirtildi. Bülent Atalay’a göre 21 Eylül 1922’deki sonuç açıklamasında, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin başına evli ve 5 çocuk sahibi olan Papa Eftim getirildi. Ancak Elçin Macar bunun tersi olarak Patrik vekilliğine Metropolit Prokopios getirildiğini söyler.



4-Türk Ortodoks Patrikhanesinin Zaman İçindeki Gelişimi ve Bugünkü Durumu

1922 yılının Aralık ayında Lozan görüşmeleri devam ederken, İsmet Paşa’nın (İnönü) telgraflarından bu işi biraz hızlandırmak istediği görülmektedir. Amaç, İstanbul Patrikhanesi’nin ulusal sınırlardan dışarı çıkarılmak istenmesiyle alakalı olabilir. Böylelikle dış dünyaya şu gösterilecekti: Memleket içinde yaşayan Hristiyanların kendilerine ait milli bir patrikliği ve kurumlarını kurduğu ve artık bu cemaatin İstanbul Patrikhanesi’ne ihtiyacı olmadığı. Bu doğrultuda Türk Ortodoks Patrikhanesi adına bir kaç metropolit ataması yapılır. İstanbul Patrikhanesi’nin ulusal sınırlar dışına çıkarılamaması Türk Ortodoks Patrikhanesi hakkındaki aceleciliğe bir durak verdi. Ancak yeni patrikhanenin kurumları oluşturulup, metropolitleri seçilmiş ve çalışması başlamıştı. Bu patrikhanenin sonunu Lozan Antlaşmasında imzalanan nüfus değişimi (Η Ανταλαγή των Πληθυσμών) getirdi. Nüfus değişimi, etnisite değil de “din” ölçüsüne göre yapıldığı için bundan sözde “Türk Ortodoksları da” zarar gördü. Cemaat içindeki esas görüş vatani hizmetlerinden dolayı mübadeleye dahil edilmeyeceklerini umuyorlardı ve bunu gazeteleri aracılığıyla cemaate duyuruyorlardı. Aralarından sadece altmış dört kişi, özel kararlarla mübadele dışı bırakıldı. Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin en büyük hizmetkarlarından Papa Eftim bu durumda kendi öz kardeşlerinden bazılarını bu altmış dört kişi içinde barındıramadı. Böylelikle, Türk Ortodoks Patrikhanesi rüyası başladıktan sonra bir kaç yıl içerisinde sona erdi. Ancak Türk Ortodoks Patrikhanesi bugüne kadar varlığını, Rum Cemaati ve Patrikhane ile uğraşarak sürdürdü.

Türk Ortodoks Cemaati’nin mübadeleye tabî tutulmasının bir başka sebebi de dolaylı da olsa, Fener Patrikhanesi’nin, Anadolu’da herhangi bir izinin kalmamasını sağlamaktı.

Gelecek zamanlarda Papa Eftim, Fener Rum Patrikhanesi’nin karşı tarafında Fener Patrikhanesi’ne bir engel olarak bulundu. Ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından desteklendi. 1924 yılında Anadolu Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni, İstanbul’a taşıdı ve Hükümet tarafından kendisine ve akrabalarına taşınmaz mallar verildi. 1925 yılında Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin başına geçtiğini duyuran Papa Eftim bu sırada Fener Rum Patrikhanesi tarafından aforoz edildi. Bir iddiaya göre, Fener Rum Patrikhanesi’nden bazı metropolitler, bu aforozu kaldırıp kendisini Episkopos takdis edildi. Bu ihtimal biraz zayıf olsa da zamanın gerekleri dolayısıyla bir istisna yapılarak evli ve beş çocuk babası Papa Eftim’in Episkopos ilan edilmiş olması zayıf bir ihtimal olmayabilir. Elçin Macar’ın bu konudaki düşüncelerinde tarihten kaynaklanan bir sorunun varolduğu görünüyor. Papa Eftim’in aforoz edildiği tarihi 3 Nisan 1926 olarak gösterirken, aforozun kaldırıldığı tarihi de 18 Mart 1926 olarak gösteriyor.

Olayların akışında 1930 Türk Yunan Antlaşmalarında, Fener Patrikhanesi’nin değer kazanması üzerine , Papa Eftim’de Patrikhane ile yakınlaşır ve çocuklarını Rum okullarına yollar. Ancak o zamana kadar Galata’daki 2 kiliseye el koyar ve oraları Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne bağlar.

Athigoras Döneminde Türk Ortodoks Patrikhanesi

Patrik Athinagoras döneminde, Türk Ortodoks Patrikhanesi de yön değiştirerek, artık Fener Patriği’nin adını ayinlerinde anar. Kiliselerine beklerler ama Athinagoras hiç bir zaman bu “Patrikhane’yi” ziyaret etmez. Artık Türk Ortodoks Patrikhanesi yavaş yavaş eski yerini kaybeder. Papa Eftim’in, hükümete yazdığı telgraflarda hükümetin bu patrikhaneye yardımların mecburi olduğunu ve verilen sözlerin tutulmasını ister. Tam olarak ta bu dönemde başlayan Kıbrıs Olaylarında Papa Eftim yine popüler olur. Yaptığı açıklamalarla yine bakışları üstüne çevirir. Kıbrıs Sorunu’nun Athinagoras’ın bilgisi dahilinde olduğunu her fırsatta dile getirir. Makarios’un siyasi konumunu eleştiren Papa Eftim bir süre sonra bu durumu tekrarlayarak kendi tarafını damgalar. Tam da bu sırada Fener Rum Patrikhanesi’ndeki bazı sorunlardan dolayı, bazı metropolitler görevlerinden alınırlar. Bu metropolitler, Papa Eftim ile bir takım anlaşmalar yapmak isterler ancak Papa Eftim bunu kabul etmez. Kabul etmesi için kendisi de bir takım şartlar sunar. 1960 askeri devriminden sonra Türk Ortodoks Patrikhanesi yine yıldızları üstünde toplayarak yönetimin dikkatini çeker. Üniversite nezdinde bu Patrikhane için bir takım araştırmalar yapılır. Bu sıra da Fener Patrikhanesi’ne zarar vermenin en uygun yolu olarak belirlenir. Bu sırada Fener Rum Patrikhanesi tarafından Papa Eftim’in oğlu Selçuk Erenerol’a, bir takım öneriler sunulur ama şart olarak Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kapatılması söylenir. Papa Eftim bu fikire olumlu bakmakla birlikte, çocukları bu önerileri kabul etmezler. Papa Eftim, 1960’lı yıllarda felç geçirir ve oğullarını papaz ve episkopos olarak takdis eder. Gittikçe şiddetlenen Kıbrıs Olayları Türk Ortodoks Patrikhanesi tarafından, Fener Rum Patrikhanesi’nin aleyhinde kullanılır. Bu durum karşısında hükümet tarafından Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne dolaylı yolla bir ödenek sağlanır. Bu süre zarfı içinde, Rum Cemaati içinde yer alan Arnavutlar, Türk Ortodoks Patrikhanesi bünyesinde ayrı bir kilisede ayin yapmaya başlarlar. Tabî bu girişim de bir kaç ay sonra fiyasko olarak sonuçlanır. Ancak bu sırada Fener Rum Patrikhanesi bir çok problemlerle uğraşır. Ve büyük bir cemaati Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne kaptırır.

Bir Rüyanın Sonuna Doğru

Patrik Dimitrios Dönemi

Zamanla bütün cemaatini kaybeden Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin cemaati sadece Erenerol ailesi ile sınırlanmıştı. Artık dönemin Patrik’i II.Eftim isimli Turgut Erenerol’da bunu duyuruyordu. Aslında burada şöyle bir sonuç çıkarabiliriz: Türk Hükümeti, Türk Ortodoks Kilisesi’ni, Fener Rum Patrikhanesi karşısında, siyasi bir denge unsuru gibi kullanarak, Fener Rum Patrikhanesi’ni yeteri kadar zayıflatmış olmakla birlikte, artık Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne hiç bir ihtiyacı olmadığını göstermeye başladı.

Patrik Bartholomeos Dönemi

Bu dönemde, Yunanistan’la olan sorunlarda, tepki olarak kullanılan araç yine Türk Ortodoks Patrikhanesi olmaktaydı. Ancak yine bu dönemde küreselleşmenin de etkisiyle dağılan Sovyet Birliği’nde yaşayan Ortodoks Türkleri, Türk Ortodoks Patrikhanesi öncülüğünde bir çatı altında toparlama fikri canlanır. Bu sırada Özerk Gagavuz Cumhuriyeti ile bir takım ziyaretler gerçekleştirilir. Milliyetçi oluşum içerisinde yer alır ancak bu konu milliyetçi oluşumda bir takım ters görüşler doğurur. Patrik Selçuk Erenerol, Hükümetin kendisini davasında yalnız bıraktığını düşündüğünden patriklikten istifa eder ve 2002 yılının sonunda ölür.

Türk Ortodoks Patrikhanesi ve Ergenekon

Yaklaşık 3 yıldır araştırılan “Ergenekon” Olaylarında en çok dikkat çeken olay, merkez olarak Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kullanılması ve önceki Patrik Selçuk Erenerol’un kızı, şimdiki Patrik Paşa Erenerol’un kız kardeşi Sevgi Erenerol’un bu olaylara karışmış olması, bir süredir gündemde olmayan Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni yeniden gündeme taşınmasına sebep oldu.

Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulma amaçları ne olabilir?

Başlangıçta Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulum amacı Anadolu’lu Ortodoksları bir çatı altında birleştirip Fener Patrikhanesi’nin Propagandalarından uzak tutmaktı. Böylelikle, Milli Mücadele’ye destekleri sağlanabilir, hiç olmazsa savaş durumunda dış güçlerden etkilenmeleri engellenmiş oldu.

Lozan’a gidildiğinde, Türkiye içerisinde Fener Patrikhanesi’ne ihtiyaç bulunmadığını ıspatlamak için bu oluşumu kanıt olarak göstermek, Fener Rum Patrikhanesi’nin sınır dışına çıkarılmasına sebep olarak kullanıldı. Fener Patrikhanesi sınır dışına çıkarılamayınca da, Fener Patrikhanesi’nin dolaylı da olsa anadolu ile olan ilişkilerini tamamen kesmek için, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin cemaati mübadeleye tabi tutuldu.
İlerleyen yıllarda Papa Eftim, ailesi ve Türk Ortodoks Patrikhanesi, Fener’e karşı bir koz kullanıldı. İhtiyaç olan dönemlerde hatırlandılar ve ihtiyaç olmayanlarda da bir kenara itildiler.

Sonuç olarak, Fener Rum Patrikhanesi’nin de, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin de cemaatleri bir süre sonra tükendi. Ve Devlet politikası böylelikle yerini bulmuş oldu.

KAYNAK

ELÇİN MACAR; CUMHURİYET DÖNEMİNDE İSTANBUL RUM PATRİKHANESİ

Türk Ortodoks Patrikhanesi,

Kapadokya Ortodoksları s.84,85

Papa Eftim’in Ortaya çıkışı, s.85,86,87,88

Türk Ortodoks Patrikhanesi Projesi, s.88,89,90,91,92,93,94

Lozan’da Türk Ortodoks Patrikhanesi, 113,114,115

Fener’e Karşı Bir Denge Unsuru,

Türk Ortodoks Patrikhanesi, s.156, 157, 158, 159

Türk Ortodoks Patrikhanesi Galata’da, s.160, 161, 162, 163, 164

Athinagoras Döneminde Türk Ortodoks Patrikhanesi, s.214

Menderes Dönemi, s.214, 215, 216, 217

27 Mayıs’la Gelen Umut, s.217, 218, 219,220

1964 – 1965 Olayları, s.220, 221, 222, 223,

Patrik Dimitrios Döneminde Türk Ortodoks Patrikhanesi, s.236, 237

Vartholomeos Döneminde Türk Ortodoks Patrikhanesi, s.261, 262, 263, 264

Türk Ortodoks Patrikhanesi Üzerine Bir Değerlendirme, s.264, 265, 266

BÜLENT ATALAY; FENER RUM PATRİKHANESİ’NİN SİYASİ FAALİYETLERİ (1908 – 1923)

Yeni Bir Oluşum: Türk Ortodoks Patrikhanesi Ve Fener Rum Patrikhanesi, s.185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196



ΝΙΚΟΣ ΜΑΡΑΝΤΖΙΔΗΣ : ΓΙΑΣΑΣΙΝ ΜΙΛΛΕΤ ΖΗΤΩ ΤΟ ΕΘΝΟΣ

ΣΕΛ. 46